-
1 mevziî
1. محلي [مَحَلِّيّ]Anlamı: genel olmayan2. مركز [مُرَكَّز]Anlamı: genel olmayan3. ممركز [مُمَرْكَز]Anlamı: genel olmayan -
2 უჩვევი
s.alışılmışın dışında, genel olmayan görülmedik, nadir, müstesna -
3 محلي
مَحَلِّيّ1. lokalAnlamı: belli bir yerle, bölgeyle ilgili, yerel, mahalli, mevzii2. yerelAnlamı: belirli bir yerle ilgili olan3. bölgesel4. mahallîAnlamı: yöresel, yerey5. yöreselAnlamı: mahalli6. yerselAnlamı: yerle ilgili7. mevziîAnlamı: genel olmayan8. yerliAnlamı: belli bir bölgede yetişen -
4 مركز
Iمَرْكَز1. santraAnlamı: orta, merkez2. tabakaAnlamı: makam, derece3. merkezAnlamı: belirli bir yerin ortası4. görev5. eksenAnlamı: mihver, merkezi olan6. mevziAnlamı: yer, mahal7. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi8. pozisyonAnlamı: durum, konum9. orta10. vazifeAnlamı: görev11. medarAnlamı: dönenceIIمَرْكَزَ1. merkezlemekAnlamı: merkez getirmek2. yerelleştirmekAnlamı: yerel duruma getirmekمُرَكَّز1. mevziîAnlamı: genel olmayan2. konsantreAnlamı: yoğunlaştırılmış, yoğun -
5 ممركز
-
6 broad
adj. geniş, enli, genel, yaygın; aksanlı, terbiyesiz, göze çarpan, açık, belli, hoşgörülü, ana, esas————————n. kadın, karı* * *geniş* * *[bro:d]1) (wide; great in size from side to side: a broad street.) geniş, enli2) (from side to side: two metres broad.) eninde, genişliğinde3) (general; not detailed: We discussed the plans in broad outline.) genel, ayrıntılı olmayan•- broaden- broadly
- broad daylight
- broad-minded
- broadside on -
7 vielfach
vielfach ['fi:lfax]I adjauf \vielfachen Wunsch genel istek üzerine2) ( vielfältig) çeşitligrößer als \vielfach angenommen sanıldığından [o tahmin edildiğinden] kat kat büyük -
8 مسك
Iمَسَكَ1. yapışmakAnlamı: sıkıca tutmak2. enselemekAnlamı: yakalamak3. tutmakAnlamı: ele geçirmek4. yakalamakIIمُسُك1. doyumsuzAnlamı: bir türlü tatmin olmayan2. açAnlamı: gözü doymayan bir kimse3. doymazAnlamı: doymak bilmeyen, aç gözlü4. paragözAnlamı: parayı çok seven5. cimriAnlamı: hasis, nekes, pintiمُسْك1. nevaleAnlamı: gereken yiyecek ve içecek şeyler2. gıdaAnlamı: besin3. erzak4. azıkAnlamı: yiyecek, besin, gıda5. aşAnlamı: pişirilerek hazırlanan yemek6. besinIVمِسْك1. misAnlamı: güzel kokulu bir madde2. miskAnlamı: güzel kokulu bir madde -
9 مسكة
Iمَسْكَة1. sıkımAnlamı: kapalı elin alabildiği miktar2. kabzaAnlamı: tutulacak yer, tutak3. kulpAnlamı: kapların, sap gibi halka biçiminde olan tutulacak yeri4. sapAnlamı: bir aracı tutmaya yarayan bölümIIمُسَكَة1. doyumsuzAnlamı: bir türlü tatmin olmayan2. açAnlamı: gözü doymayan bir kimse3. doymazAnlamı: doymak bilmeyen, aç gözlü4. paragözAnlamı: parayı çok seven5. cimriAnlamı: hasis, nekes, pintiمُسْكَة1. nekeslikAnlamı: nekes olma durumu2. nevaleAnlamı: gereken yiyecek ve içecek şeyler3. kabzaAnlamı: tutulacak yer, tutak4. gıdaAnlamı: besin5. erzak6. kulpAnlamı: kapların, sap gibi halka biçiminde olan tutulacak yeri7. sapAnlamı: bir aracı tutmaya yarayan bölüm8. azıkAnlamı: yiyecek, besin, gıda9. aşAnlamı: pişirilerek hazırlanan yemek10. cimrilikAnlamı: cimri olma durumu11. besin -
10 مطلق
مُطْلَق1. açıkAnlamı: her kese ait yer2. kat'iyenAnlamı: hiçbir zaman3. genelAnlamı: bütün benzerleri içine alan, umumî4. mutlakAnlamı: salt5. kamusalAnlamı: kamu ile ilgili6. dünyadaAnlamı: hiçbir zaman, hiçbir biçimde7. saltıkAnlamı: bağımsız, göreli olmayan8. aslaAnlamı: hiçbir zaman, hiçbir biçimde9. hiç
См. также в других словарях:
Genel Ağ — is., öz., bl. Bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı, İnternet … Çağatay Osmanlı Sözlük
Hrant Dink — Condemnations* Tens of thousands of people marched in Istanbul from the Agos newspaper s office to the Taksim Square in a spontaneous protest of the assassination. According to the BBC, protesters chanted We are all Armenian, we are all Hrant… … Wikipedia
anormal — sf., li, Fr. anormal 1) Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan 2) Dengesi yerinde olmayan, davranışı bozuk olan, deli Anormal bir adam … Çağatay Osmanlı Sözlük
asosyal — sf., li, Fr. asocial 1) Sosyal olmayan 2) top. b. Genel kabul görmüş kuralların dışında hareket eden … Çağatay Osmanlı Sözlük
rol — is., lü, sin., tiy., Fr. rôle 1) Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı 2) mec. Bir işte bir kimse veya şeyin üstüne düşen görev Ev kadını rolünü çok ciddiyetle ele almıştım. H. E. Adıvar 3) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük